Almanya’da ‘Müslüman düşmanlığı’ raporu geri çekildi

Almanya’da federal hükümetin inisiyatifiyle kurulan Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Bilirkişi Heyeti’nin (UEM) yaklaşık üç yıllık bir çalışma sonucu hazırladığı ve 2023 Haziran’ında açıklanan Müslüman düşmanlığı raporunun geri çekildiği öğrenildi.

DW Türkçe’nin aktardığına göre, Müslüman ülkelerden gelmiş 5 milyon 500 bin kişinin yaşadığı Almanya’da yapılan bu tarzda yürütülmüş en kapsamlı ilk resmi çalışma olma özelliğine sahip olan raporda, ülkedeki her iki kişiden birinin Müslümanlara yönelik düşmanca söylemlere onay verdiği tespiti yer alıyordu.

Berlin-Brandenburg Radyo ve Televizyon Kurumu’nun (rbb), Almanya İçişleri Bakanlığının Berlin İdare Mahkemesi’ne gönderdiği bir yazıya dayandırdığı haberine göre, 1,5 milyon euroya mal olan rapor internet sitesinden kaldırıldı. Ayrıca, raporun kalan 200 basılı kopyasının da “imha edildiği” kaydedildi. İçişleri Bakanlığının bundan böyle raporu “Bakanlığın resmi bir açıklaması olarak kategorize edilebilecek” şekilde yayınlamayacağı belirtildi.

RAPOR NEDEN GERİ ÇEKİLDİ?

İçişleri Bakanı Nancy Faeser (SPD), Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Bilirkişi Heyeti’nin raporu sunulduğunda övgü dolu sözler sarf ediyordu. Bakan Faeser, rapor için kaleme aldığı önsözde, bu rapordaki tavsiyeleri ciddi bir şekilde ele almanın ve “Müslümanlara yönelik düşmanlığa karşı kararlı bir şekilde harekete geçmenin” zamanının geldiğini belirtiyordu.

Peki, UEM’nin raporu şimdi neden Bakanlığın internet sitesinden kaldırıldı? Bu adımın arkasında, raporda adı geçen ve İslamcılığı eleştiren üç kişinin itirazları yer alıyor. Bu isimler, “İyilik Ekseni” adlı sağ muhafazakâr blogun ortak yayıncısı Henryk M. Broder, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Milletvekili Christoph de Vries ve İslamcılık uzmanı Sigrid Herrmann. Berlin-Brandenburg Radyo ve Televizyon Kurumunun haberinde, raporda bu kişilerden ismen bahsedilerek, onların “Müslüman düşmanlığı” bağlamına yerleştirildiği belirtiliyor.

Herrmann uzun yıllardır “İslamcılık ve Toplum” adlı blogu yönetiyor ve iç istihbarattan sorumlu anayasayı koruma birimlerine ve medyaya danışmanlık yapıyor. UEM raporu ise blog yazarının “uzmanlık veya ilgili dil becerileri olmamasına rağmen” blogunda kendisini “İslamcılık uzmanı” olarak tanımladığını belirtiyor.

Hermann, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan resmi bir raporda adının geçmesinin bile bir uzman olarak mesleki çalışmalarına büyük zarar verdiğini söylüyor. Yayıncı Broder de raporda kendisinden bahsedilmesine karşı daha önce yasal yollara başvurmuş ve bu başvurusu kabul edilmişti. Berlin-Brandenburg Yüksek İdare Mahkemesi kararında, özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle İçişleri Bakanlığının Broder ile ilgili bölümleri yayınlamayı durdurmasına hükmetmişti.

Mahkeme özellikle, çalışmanın federal hükümetin resmi bir açıklaması olarak yorumlanabileceği gerçeğini eleştirmişti. İçişleri Bakanlığının itidal, objektiflik, denge ve “anayasal mesafe” ile yükümlü olduğu vurgulanmıştı. Mahkeme, Müslümanlara yönelik düşmanlıkla ilgili raporda Broder tarafından yapılan açıklamaların, yazarın itibarını zedeleyebilecek ölçüde yargılayıcı bir nitelikte sunulduğuna kanaat getirmiş ve potansiyel olarak yazarın ismine zarar verici ifadelere Bakanlık editörlüğü aracılığıyla resmi bir görünüm verilmiş olmasının sorun teşkil ettiğini belirtmişti.

‘FEDERAL İÇİŞLERİ BAKANI ÖZÜR DİLEMELİ’

Tepki veren isimlerden CDU’lu Federal Milletvekili Christoph de Vries de UEM raporunda, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin söylemleriyle arasına mesafe koymamakla suçlanıyordu. De Vries, radikal İslamcılığa karşı argümanlarının aynı AfD’nin yaptığı gibi “düzenli İslami yapıları ve Müslümanların ortodoks-muhafazakâr bir kesiminin katı dini davranışlarını” da sorunsuz bir şekilde içermesi nedeniyle eleştiriliyordu. Bilirkişi komisyonunun raporunda ayrıca şu ifadeler yer alıyordu: “CDU/CSU (de Vries) Müslümanlara yönelik düşmanlığa karşı çıkmış ancak (AfD gibi) ‘Müslüman karşıtı ırkçılık’ terimini sözde uydurulmuş bir terim olarak reddetmiştir.”

Entegrasyondan yana olduğunu vurgulayan de Vries, bu paragrafları çalışmalarının karalanması olarak görüyor. Almanya İçişleri Bakanlığının mahkeme kararının ardından “Müslüman düşmanlığı” ile ilgili raporu geri çekmesinin “Federal İçişleri Bakanı için her yönüyle büyük bir yenilgi” olduğunu belirten de Vries, UEM raporunun günlük yaşamdaki Müslüman düşmanlığını vurgulama ve bu tür insan düşmanlığına karşı koyma yönündeki orijinal görevinden geriye çok az şey kaldığını da sözlerine ekledi. De Vries, Federal İçişleri Bakanı’nı olaydan etkilenenlerden özür dilemeye çağırdı.

Berlin-Brandenburg Radyo ve Televizyon Kurumunun İçişleri Bakanlığına, raporda itiraz edilen ifadelerle arasına mesafe koyup koymayacağı yönündeki sorusuna cevaben ise Bakanlık “bunun Federal İçişleri Bakanlığının bir raporu olmadığını, bağımsız bir uzmanlar grubu tarafından hazırlanan ve sadece bakanlık tarafından yayınlanan bir rapor olduğunu” her zaman açıkça ifade ettiğini belirtmekle yetindi.

MÜSLÜMAN DÜŞMANLIĞI RAPORUNDA NE VARDI?

2020 yılında kurulan Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Bilirkişi Heyetinin geçen yıl açıklanan raporuna göre, ülkede her iki kişiden biri Müslümanlara yönelik düşmanca söylemlere onay veriyor.

Rapora göre, bir dini cemaate açıktan üye olanlar ile giysisi itibarı ile Müslüman olduğu anlaşılan kişiler, Müslüman düşmanı tutumdan en fazla muzdarip olan kesimi oluşturuyor. Özellikle başörtülü kadınların, yoğun bir şekilde düşmanca tutumla karşılaştıkları belirtilirken erkeklerin ise kendilerine yönelik saldırganlık ve şiddet eğilimine artan şekilde maruz kaldıkları raporda ifade ediliyordu.

Rapor, Almanca medyada İslam konusundaki haberlerde genelde tek taraflılığa dikkat çekerken yapılan haberlerin de genellikle olumsuzluk içeren çatışma ve sorunları işleyenler olduğu belirtiliyordu.

MÜSLÜMAN DÜŞMANLIĞI İLE NE KASTEDİLİYOR?

Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Bilirkişi Heyetinin raporunda, Müslüman düşmanlığı ile Müslüman ülkelerden gelmiş kişilerin hanesine yazılan genellemeler, değişmesi imkânsız olarak görülen yakıştırmalar, geri kalmış bir toplum imajı ve çoğunluk toplumu için tehdit oluşturduklarına ilişkin yargılar ve iddialar kastediliyordu. Bilinçsiz şekilde oluşmuş izlenim, yanlış bilgiler, genelleştirilmiş korkular ve Müslümanlara yönelik yapısal dezavantajların da raporu sunan uzmanlara göre toplumu bölünmeye götürdüğüne dikkat çekiliyordu. Araştırmayı yürütürken uzmanların aşırı sağcı ideolojilerle Müslüman ve Yahudi düşmanlığı arasında da bağ saptadığının altı çizilmişti.

BİLİRKİŞİ HEYETİ HANAU SALDIRISI SONRASI KURULDU

Eldeki veri ve araştırmalarla Müslümanlara ve İslam dinine dair algıyı ve düşmanlığı inceleyecek bir bilirkişi heyetinin oluşturulması, 19 Şubat 2020’de Hessen Eyaleti sınırları içinde yer alan Hanau kentinde düzenlenen ve aralarında Türkiye kökenli göçmenlerin de bulunduğu dokuz kişinin katledildiği ırkçı saldırı sonrasında gündeme geldi. Heyet, aynı yılın Eylül ayında da bir önceki hükümetin İçişleri Bakanı olan, Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) üyesi Horst Seehofer tarafından kuruldu. Bilim insanları ile farklı kuruluş temsilcilerinden oluşan 12 kişilik bağımsız heyet, hazırladıkları raporun Almanya’daki bütün kurum, kuruluş, organizasyon ve kişilere yönelik olduğunu vurgulamıştı.

(DIŞ HABERLER SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir